Tarihin Bilgileri
  Batı Hun İmparatorlugu
 
 

Batı Hun İmparatorluğu
Hunların Anadolu Akını veya Türklerin Anadolu ya İlk Gelişleri (395)
Hunlar Roma İmparatoru I. Theodosius un ölüm yılı olan 395 de yeniden harekete geçtiler. Bu hareket iki cepheli idi. Hunlar'dan bir kısım Balkanlardan Trakyaya doğru ilerlerken, daha büyük sayıda bir kısım Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya yönelmişti. Hun Devleti nin Don nehri havalisindeki doğu kanadı tarafından tertiplenen Anadolu akını Basık ve Kursık adlı iki başbuğun idaresinde idi. Romalıları olduğu kadar Sasanî İmparatorluğunu da telaşa düşüren bu akında Hun süvarileri Erzurum bölgesinden itibaren Karasu, Fırat vadilerini takiben Melitene (Malatya) ya ve Kilikkia (Çukurova) ya ilerlemişler, bölgenin en tahkimli kaleleri olan Edessa (Urfa) ve Antakya'yı bir müddet kuşattıktan sonra, Suriye'ye inerek Tyros (Sur) u baskı altına almışlar, oradan Kudüs e yönelmişlerdi. Çok süratli cereyan eden bu akınlardan korkuya kapıldıkları için Hunlar hakkında acayip hikayeler uyduran kilise adamlarının dehşet dolu gözleri önünde, sonbahara doğru, kuzeye çark ederek Orta Anadolu'ya, Kappadokia-Galatia (Kayseri-Ankara ve havalisi) ya ulaştılar ve oradan Azerbaycan-Bakü yolu ile kuzeye, merkezlerine döndüler. Bu akın, Türkler in Anadolu da, tarihî kayıtlarda sabit ilk görünüşleridir. 398 de daha küçük çapta tekrarlanan bu akınlar karşısında Doğu Roma nın genç imparatoru Arkadios hiçbir ciddi tedbir alamamıştır.
 
İkinci Kavimler Göçü ve Hun Başbuğu Uldız 
Batıda Hun baskısı, 400 yılına doğru, başbuğ Uldız (Grek ve Latin kaynaklarında: Huldin, Uldin, daha çok Uldiz) kumandasında iyice hissedildi. Balamir in oğlu veya torunu olduğu sanılan Uldız, Attilla nın son yıllarına kadar takip edilecek olan Hun dış siyasetinin esaslarını tespit etmiş ki, buna göre, Doğu Roma, yani Bizans daima baskı altında tutulacak, Batı Roma ile iyi münasebetler devam ettirilecekti. Çünkü, Bizans ın Hun nüfuzuna alınması ilk hedefi teşkil ediyor, buna karşılık, Batı Roma topraklarına tecavüz ederek huzursuzluk çıkaran barbar kavimler aynı zamanda Hunlar ın da düşmanları oldukları için, Batı Roma ile müşterek hareket gerekiyordu. Nitekim Uldız ın Tuna da görünmesi ile Kavimler Göçü nün 2. büyük dalgası başlamış, Asding Vandalları, 401 de Batı Roma eyaletlerine girmişler, Hunlar dan kaçan Vizigotlar da İtalya da görülmüşlerdi. Lombardia üzerinden Galya ya uzanan Alarik in idaresindeki bu Got tehlikesi Romalı ünlü kumandan Stilikho tarafından güçlükle önlendi (Nisan 402).

Fakat daha korkunç bir barbar belirdi ki, bu da Hun korkusu ile yerlerini terk etmiş olan Vandallar'ı, Sueb'leri, Kuad'ları, Burgond'ları, Sakson'ları, Alaman'ları vb. kendi demir yumruğu altında birleştirmiş olan Roma üzerine atılan Radagais idi. İtalya da müthiş tahribat yaparak, Roma yı yeryüzünden kaldıracağını ilan ediyordu. Stilikho nun bile Pavia savaşında durdurmağa muvaffak olamadığı bu barbar şef, ancak Türkler karşısında mağlup oldu.

Büyük Faesulae (= Fiesole, Floransa nın güneyinde) muharebesinde bizzat Uldız'ın kumanda ettiği Romalı kuvvetlerle takviyeli Hun ordusu tarafından mağlup edilen Radagais yakalandı ve idam edildi (Ağustos 406). Bu zaferi ile Uldız Roma gibi büyük bir medeniyet merkezini kurtarmış oldu Aynı zamanda Hun kudretinden bir kere daha ürken Vandal, Alan, Sueb, Sarmat, Kelt vb. kütlelerini Ren nehri ötesine, Galya ya gitmeğe zorlamakla, Hunlar ın batı istikametindeki yolları üzerindeki engelleri kaldırmış, buralarda Hun kuvvetlerinin serbest hareketlerine imkan hazırlamıştır 

Bizans Üzerinde Hun Baskısı ve Uldız'ın Tarihi Sözü
Sınırları Asya da Balkaş gölü yakınlarına kadar uzandığı tahmin edilen Hun İmparatorluğu nun batı kanadı hükümdarı olduğu sanılan Uldız, 404-405 yıllarında ve bilhassa 409 yılında Tuna yı geçerek Bizans a Hun tehdidinin eksilmediğini göstermiş ve Grek kaynaklarına göre kendisi ile barış müzakereleri için gönderilen Trakya umumi valisi ne Güneşin battığı yere kadar her yeri zapt edebilirim diyerek meydan okumuştu. 
Uldız ın ölümü (410 sıraları) ndan sonra Hun İmparatorluğu nun başında Karaton bulunuyordu. Bunun hakkında bilgimiz sadece, 412 yılında Bizans elçisi Olympiodoros un onun yanına gitmiş olduğudur. Karaton daha çok doğu işleri ile uğraşmış görünmektedir. 422 ye kadar Hunlar hakkında bilgi verilmediğinden bu meşguliyetin on sene kadar sürdüğü tahmin edilmektedir. 

İki Roma Devleti Karşısında Hunların Tutumu 
422 yılı Avrupa Hunları tarihinde yeni bir devrin başlangıcı gibidir. Bu tarihte Hun hükümdar ailesine mensup dört kardeşten (Rua, Muncuk, Aybars, Oktar) Rua imparatorluk makamını işgal ediyor, Muncuk (Atilla nın babası) erken öldüğü için diğer iki kardeş kanad kralları durumunda bulunuyorlardı. Siyasette Uldız ın izinde yürüyen Rua, Bizans ın Hun ordusunu isyana teşvik etmek ve tabi kavimleri Hunlar dan ayırmak maksadı ile Hun topraklarında faaliyete geçirdiği casusluk şebekesi ve propagandacıları ileri sürerek tertiplediği Balkan seferinde (422), hiç mukavemet göstermeyen Bizans ı yıllık vergiye bağladı: 350 libre altın. İmparator II. Theodosios (408-450) un, 423 te henüz 4 yaşında iken Batı Roma İmparatoru ilan edilen III. Valentinianus karşısında Roma ya sahip olmak iddiası ile İtalya ya ordu ve donanma sevk etmesi Batı Roma yı Hunlar a daha çok yaklaştırdı.

Roma senatosunun da küçük imparatorun yerine I. Notarius (Devlet Baş müsteşarı) Johannes i seçmesi üzerine o sırada 35 yaşında bulunan ünlü asilzade Aetius, yardım sağlamak için Rua nın yanına geldi. Hun İmparatoru 60 bin süvari başında İtalya ya yöneldi. Savaşa girmeden kuvvetlerini çeken Bizans tan ağırca bir harp tazminatı alındı.  429 da Magister militum , 432 de konsül olan, 433 te Roma İmparatorluğu nun en yüksek makamı Patricius luğa yükselerek uzun müddet ordular başkumandanlığı yapan Aetius gençlik çağının Roma tahtı işlerine karışmaktan doğan buhranlı anlarını Hun yardımı ile atlatmış, 432 yılında Afrika da Vandal kıralı Geiserk ile mücadele eden rakibi Bonifacius karşısında, canını Rua ya sığınmak suretiyle kurtarmıştır. 

Rua'nın Bizans Politikası ve Ölümü (434)
Bütün bunlar Rua nın kuvvetli şahsiyeti ile Hun devletinin her iki Roma nın iç ve dış siyasetlerine istikamet verdiğini göstermekte idi. Artık Hunlar a tabi barbar kavimlerin Roma ya güvenerek herhangi bir harekete kalkışmaları bahis mevzuu değildi. Ancak, Bizans tarihçisi Priskos un ifadesi ile Rua dan barışı yılda 350 libre altınla satın almış olan II. Theodosios, yine de, Hun idaresinde yaşayan yabancıları gizlice kışkırtmakdan geri kalmıyordu. Bu sebeple Rua o zamana kadar devam edegelen, Bizanslılar ın Hun İmparatorluğundaki yabancılarından asker toplama faaliyetlerini ve Bizanslı tacirlerin Hun topraklarında ticaret yapmalarını yasak etti. Ülkesi dahilinde hiçbir Grek serbest dolaşamayacak ve ticaret belirli sınır kasabalarında yapılacaktı.

Bu arada Rua, bir müddet önce Bizans a sığınmış olan Hun ileri gelenlerinden Mama ile Atakam ın oğullarının ve diğer Hun kaçaklarının iadesini istedi. II. Theodosios süratle anlaşma yolu bulmak ümidi ile elçilik heyetini Hun başkentine göndermeğe karar verdi. Fakat o sırada Rua öldü (434 baharı). Bizans kudretli bir düşmandan kurtulduğu için seviniyor, Piskopos Proculus, Tanrının dindar imparator Theodosios un dualarını kabul ederek Bizans üzerinden bir tehlikeyi kaldırdığını vaaz ediyordu. Fakat Hun sınırlarına gelen Bizans elçilik heyeti Rua yı gölgede bırakan bir Türk Başbuğu ile karşılaşmıştı: Attila. Hunların başına geçtiği zaman 39-40 yaşlarında olan Attila, babası Muncuk erken öldüğü için, amcası Rua nın yanında yetişmiş, onunla birlikte seferlere katılmış, çeşitli kavimleri yakından tanımak imkanını bulmuş, devlet idaresini ve Hun iç ve dış siyasetinin esaslarını öğrenmişti. 

Attila Sonrası Dönem ve Devletin Çöküşü
Attila nın ölümünden sonra, hatunu Arıkan dan üç oğlu: sırasıyla İlek, Dengizik, İrnek babalarının yerini tutamadılar. İmparator olan İlek ayaklanan Germen kavimleri ile yaptığı Netao (Avusturya da) savaşında hayatını kaybetti (454). Çok cesur, fakat siyasi zekadan mahrum Dengizik, imparatorluk birliğini yeniden kurmak için neticesiz mücadeleler içinde çırpına çırpına nihayet bir Bizanslının kılıcı ile can verdi (469). İrnek ise bu savaşlara katılmamış, kardeşlerinin ölümünden sonra, artık orta Avrupa da tutunmanın zorluğunu anlayarak, savaşlarda yorgun düşen Hunlar ın büyük kısmı ile, Bizans tan geçiş müsaadesi alarak Karadeniz in batı kıyılarına dönmüştür.

İrnek idaresindeki Hunlar ın, önce güney Rusya düzlüklerinde görülen, sonra Balkanlarda ve Orta Avrupa da birer devlet kuran Bulgarlar ve Macarlar ın teşekkülünde büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır. Geleneklere göre, Bulgar-Türk Devletinin kurucusu Dulo sülalesi ile, Macar kabilelerini Tuna boyuna getirerek orada yerleştiren Arpad hanedanı İrnek i ata tanımaktadırlar. IV. asırda Hunlar a Volga dan batıya doğru rehberlik eden geyik motifli sihirli geyik efsanesinde Hunlar la Macarlar (Hunor-Mogor) kardeş gösterilmiştir. Nihayet Macaristan da yaşamış olan Sekeller in Hunlar ın çocukları olduğu zannını uyandıran bir Başbuğ Çaba efsanesi vardır. 

Hun hakimiyetinin Avrupa daki Tesirleri
a) Kavimler göçü yolu ile etnik, (Avrupa ahalisinin birbirine karışması, bugünkü durumun temelleri)
b)Savaşlar veya dostça münasebetler yolu ili edebi, (Nibelungen destanı, efsaneler vs.). Attila, Etzel adı altında iyi bir kral sıfatıyla Alman halk edebiyatının şahaserlerinden biri ve en eskisi olan Nibulungenlied e girmiştir.
c)Bozkır sanatı yolu ile estetik,
d)Batı Roma imparatorluğunun yıkılması ve büyük istila hareketlerinin başlaması üzerine siyasi, (Atillâ nın kurduğu hakanlık sayesinde, Doğu ve Orta Avrupa nın muhtelif ırk ve cinsten olan kavimleri hâkim Türk-Hun unsurunun kuvvetli ve askerî teşkilâtı altında bir arada yaşamak ve faaliyette bulunmak imkânını bulmuşlardır.)
e)Köylünün ve güçsüzün korunmasına yönelik şövalyelik hayatının ve Roma imparatorluk kavramına karşı milli duyguların yaratıcısı olarak sosyal.
f)Avrupa ordularının Türk sistemine göre ıslahı hareketleri dolayısıyla askeri bakımlardan Türk kültür tesirleri Batı da bütün ortaçağ boyunca devam etmiştir. 

Romalılar 5. yüzyıldan itibaren askerî güçlerini Türk ordusundaki gibi düzenlemeye ve Hun ordusundaki 10'lu sistemi benimsemeye başladılar. Keten gömlek giymesini de ilk defa Türkler'de gördüler ve taklid ettiler. Ceket, pantolan giymeyi ve masada yemek yemeyi de yine Türkler'den öğrendiler. Hazar Prensesi Çiçek, Bizans sarayına gelin gittiği zaman giydiği Türk tipi "kağan hatun elbisesi" de Bizans'ta moda olmuş ve oradan Avrupa'ya yayılmıştı. Attila'nın sarayında, egemenliği altında bulunan ülkelerin temsilcileri, yabancı görevliler az değildi. Bu yüzden Got ve Latin dilleri de Türkçe kadar yaygındı. Fakat Türkler hem dillerini, hem geleneklerini hiç bozmadan korumuşlardı. Zaten siyasî iktidar sona erince yalnız Türkçe konuşuldu ve Türk çevresine dönüldü. Batı Hunları altın ve gümüş işçiliğinde ileri idiler. Hunlar'ın uzun zaman yerleşik hayat yaşadıkları Macaristan'da yapılan kazılarda birçok keramik ve altın eşya çıkarılmıştır.Hun kurganlarında silâh ve at koşumlarından başka, altın kazan, gümüş kemer ve kaşık altın taç vb. bulunmuştur.     
 
 
  Bugün 9 ziyaretçi (37 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol